Ebu Rafi’nin Öldürülmesi

(1) Yahudi olan Ebu Rafi’ Hayber’de ikamet ediyordu. Onun Hicaz arazisinde yani Hayber’de kendisine aid kuvvetli bir kale içinde oturduğu söylenir.

(2) Zuhri (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:

Ebu Rafi’nin öldürülmesi, Ka’b bin Eşref’in öldürülmesinden sonra oldu.

Buhari 8/ 3781, İbni Hacer Fethu’l-Bârî 8/4038

(3) Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) küçük bir topluluğu, Ebu Rafi’i öldürmek için gönderdi. Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh), geceleyin, Ebu Rafi’ uyumakta iken onun evine girip yanına sokuldu ve onu öldürdü.

Buhari 8/ 3781, İbni Hacer Fethu’l-Bârî 8/4038

(4) Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ensar’dan birtakım kimseleri, Yahudi olan Ebu Rafi’i öldürmeleri için gönderdi. Bunlar da Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh)’ı emir yaptı. Ebu Rafi’, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e eza eder ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in aleyhinde ki hareketlere malca da yardım ederdi! Bu zengin Yahudi, Hicaz toprağında kendisine aid kuvvetlendirilmiş bir kalede otururdu. Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh) ile arkadaşları kaleye yaklaştıklarında güneş batmıştı. Oranın insanları deve, sığır, koyun gibi yaylım hayvanlarıyla meradan dönmüşlerdi. Bu durum üzerine, Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh) arkadaşlarına şöyle dedi:

Siz yerinizde oturunuz, ben gidip duruma bakayım ve Ebu Rafi’in kalesine gideyim ve kale kapıcılarına da nezakette bulunayım. (Yani kibar davranayım.) Bu suretle kaleye girebileceğimi sanırım. Kale halkı kendilerine aid bir eşeği kaybetmişlerdi. Kaledekiler alaca karanlıkta dışarı çıktılar ve o eşeği arıyorlardı. Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Kalenin kapısına doğru yürüdüm. Nihayet kapıya yaklaştım ve tanınmaktan da endişe ettim! Sonra kendimi saklamak üzere maşlahıma/elbiseme büründüm. Sanki bir ihtiyacımı gideriyordum. Artık insanlar tamamıyla kaleye girmişti. Tam bu sırada kalenin kapıcısı bana şöyle dedi:

Ey Allah’ın kulu! Kaleye girmek istersen hemen gir! Zira ben kapıyı kapamak istiyorum! Ben de hemen kaleye girdim ve merkeb/eşek ahırına gizlendim! İnsanların kaleye girmesi üzerine kapıcı kapıyı kilitledi ve anahtarları da bir direğe astı. Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Sonra insanlar kalenin içindeki kendi evlerine döndüler. Sesler kesilip de hiçbir hareket işitmez olunca, ben de gizlendiğim yerden dışarı çıktım ve hemen anahtarlara doğru yürüdüm. Sonra anahtarları alıp kapıyı açtım. Kendi kendime de; Kale halkı beni bilirlerse, diye düşündüm ve yavaşça yürüdüm. Ebu Rafi’in yanında akşamdan sonra gece sohbeti yapılırdı ve bu sohbet de kalenin üst katlarında olurdu.

Gece sohbeti sona erip, dostları Ebu Rafi’in yanından dağılınca, ben de hemen yanına çıktım ve her kapıyı açtıkça iç tarafından da kapıyı kilitliyordum. Düşündüm ki, eğer Ebu Rafi’in adamları beni anlarlarsa onu öldürünceye kadar bu iyi fırsatı bana bırakmazlar! Bu suretle Ebu Rafi’in yattığı odaya kadar vardım. Ebu Rafi’ karanlık bir oda içinde, ailesinin arasında yatmıştı. Ama Ebu Rafi’in odanın neresinde olduğunu kestiremedim! Anlamak için:

Ya Eba Rafi’! diye seslendim. Ebu Rafi’de kim o? diye cevap verdi. Ben de hemen sesin geldiği tarafa yaklaştım ve kılıcımla ilk darbeyi vurdum! Fakat dehşet içinde idim ve bir şey de göremedim! Ebu Rafi’ haykırdı! Ben hemen odadan dışarı çıktım ve kısa bir zaman bekledim.

Sonra tekrar odaya daldım da sesimi değiştirerek; Bu feryat da nedir ya Eba Rafi’? dedim. Ebu Rafi’de Anan cehenneme! Anana veyl olsun! Sen seslenmeden önce birisi yanıma girip beni oda içinde kılıçla vurdu, dedi. Abdullah bin Atik (Radiyallahu Anh)’da şöyle dedi:

Ben ona bir darbe daha vurdum, iyice yaraladım. Fakat yine öldüremedim! Sonra kılıcın keskin ucunu onun karnına bastım. Nihayet Ebu Rafi’ arkasına devrildi. Onu sırtı üzerine yatmış gördüm. Hemen kılıcımı karnının içine soktum, sonra üzerinde tersine çevirdim, nihayet kemiğin sesini işittim.

Sonra dehşetle dışarı çıktım. Bu defa onu öldürdüğümü anladım ve hemen kapıları birer birer açmağa başladım. Bu suretle savuşup kalenin merdiveninin son basamağına varmıştım! Burada yere ulaştığımı sanarak ayağımı yere attım. Meğerki daha sona gelmemiş! Mehtaplı bir gecede merdivenden aşağıya düştüm! Baldırım (bir rivayette de bacağım) kırıldı! Hemen bir sargı ile bu kırığı sardım, sonra kapının önüne oturdum ve kendi kendime;

Ebu Rafi’i öldürüp öldürmediğimi iyice öğreninceye kadar bu gece kaleden dışarı çıkmam, dedim. Nihayet horoz ötmeye başlayınca, ölü ilancısı kalenin surunun üstünde dikeldi ve:

Hicaz ahalisinin taciri, Ebu Rafi’nin ölümünü bildiririm, diye ilan etti. Bunun üzerine ben de bir ayak üzerinde sekerek arkadaşlarımın yanma gittim ve onlara şöyle dedim:

Artık kurtuluş! Sizler gidiniz ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e sevinçli haberi bildiriniz! Allah Azze ve Celle, Ebu Rafi’i öldürdü. Nihayet Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in huzuruna vardım ve olan biten her şeyi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e anlattım. Ayağımın kırıldığını duyunca, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdu:

“Ayağını bana uzat.”

Ben de hemen ayağımı uzattım ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ayağımı eliyle sıvazladı. Sanki ayağımdan hiç ağrı duymamışa döndüm!

Buhari 8/ 3783, 3785, İbni Hacer Fethu’l-Bârî 8/ 4039, 4040