Soru ve Cevaplarla Tevhid İnancı

Soru: Allah (Azze ve Celle) bizi niçin yarattı, bunun delili nedir?

Cevap: Allah-u Teâlâ bizleri kendisine kulluk etmemiz için yarattı. Bunun delil Allah (Azze ve Celle)’nin şu sözüdür:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلاَّ لِيَعْبُدُونِ

“Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yarattım.”

Zariyat Suresi 56

Soru: İslam şeriatı ne demektir, bu şeriatın en önemli özellikleri nelerdir?

Cevap: İslam şeriatı Allah-u Teâlâ’nın Nebilerine ve O Nebilerin ümmetine din olarak seçtiği hayat nizamıdır.

İslam Şeriatının en önemli özellikleri şunlardır:

1) Bu şeriat Allah’tan gelen bir şeriattır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِّنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلاَ تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ

“Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma!”

Casiye Suresi 18

2) İslam şeriatı her yönüyle kâmil bir şeriattır ve her şeyi kapsar. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

اَلْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَ رَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلاَمَ دِينًا

“…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Ve sizin üzerinize nimetimi tamamladım ve din olarak sizin için İslam’dan razı oldum.”

Maide Suresi 3

Allah (Azze ve Celle) bu dinde hiçbir şeyi unutmamıştır. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا

“…Senin Rabbin unutkan değildir.”

Meryem Suresi 64

3) İslam şeriatı bütün zaman ve mekânlar için geçerlidir. İslam şeriatının güneşi, her zaman ve asırda dünyayı nuruyla aydınlatmaya devem etmektedir. Her medeniyet bazı sorunlarını halledebilmek için onun nurundan belli ölçülerde yararlanmaktadır.

Güzellikleri ve doğruları hangi akıl daha doğru bir şekilde fark edebiliyorsa onun nurundan o derece daha fazla faydalanma yoluna gidecektir. Onun güzelliğine delil olacak ve buna şahitlik edecek unsurları da kendi bünyesinde taşımaktadır. O, şüphesiz Allah’ın müminlere olan en büyük nimetidir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

لَقَدْ مَنَّ اللهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنْفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ

“Andolsun ki, içlerinden kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir Nebi göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir bir lutufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.”

Âl-i İmrân Suresi 164

4) Fert ve toplum için dünya ve ahirette emniyetli bir hayatı garanti etmesi. Bu nedenle bir insan, İslam’ı tanıma fırsatı bulursa, ona karşı sevgisi, ihtiramı, hürmeti, ona bağlılığı ve onu yayma azmi o derece artar. Dünyanın en huzurlu, en stressiz ve en istikrarlı insanı İslam’a en iyi şekilde bağlanan insandır. Allah-u Teâlâ şu ayette kalplerin ancak kendisini zikretmekle huzur bulacağını ifade etmektedir:

أَلاَ بِذِكْرِ اللهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ

“…Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”

Râd Suresi 28

İslam şeriatının toplumsal huzuru sağlayacağı da şu ayette işaret olunuyor:

“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki (suç işlemekten) korkarsınız.”

Bakara Suresi 179

5) İslam şeriatına uymak kişiyi ahirette ateşin yakıcı azabından korur. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İnanıp da imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve onlar doğru yolu bulanlardır.”

En’âm Suresi 82

6) İslam şeriatının başka bir özelliği de kişiye daimî mutluluk kazandırmasıdır. Bütün canlılar mutluluk peşindedirler. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

Mutlu olanlara gelince, onlar da cennettedirler. Rabbinin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedî kalacaklardır. Bu (nimetler) bitmez, tükenmez bir lütuftur.”

Hûd Suresi 108

“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar.”

Enfâl Suresi 29

Bütün akıllılar mutluluk peşindedirler ve onu bulmaları ancak temiz İslam şeriatı ile tanışmakla olur.

Her Müslümanın mutlaka öğrenmesi gereken şeyler nedir?

1) İlim.

İlim: Allah-u Teâlâ’yı, O’nun Nebisi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i ve İslam dinini delilleri ile birlikte bilmektir.

2) Bu ilimle amel etmenin gerekliliği.

3) Bu ilme davet etmenin gerekliliği.

Soru: Bu meselelerin delilini söyleyiniz?

Cevap: Bu meselenin delili Asır suresidir.

“Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır! Fakat iman edip salih amel işleyen hakkı ve sabrı tavsiye edenler bundan müstesnadır.”

Asır Suresi 1, 3

Soru: Allah bizi bu hayatta başıboş mu bırakmıştır?

Cevap: Hayır, bilakis bizi yaratmış, bize rızık vermiş ve bize Rasul göndermiştir ki; kim O’na itaat ederse cennete girer. Yine kim O’na isyan ederse cehenneme girer. Bunun delili Allah-u Teâlâ’nın şu ayetleridir:

“Biz size, sizin üzerinize şahitlik yapması için Rasul gönderdik.”

Müzemmil Suresi 15

“Sizleri başıboş bir şekilde yarattığımızı bizlere tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?”

Mü’minun Suresi 115

Soru: Rabbimiz O’na başkalarını ortak koşmamıza razı olur mu?

Cevap: Asla razı olmaz. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O kullarının asla küfre girmelerine razı olmaz.”

Zümer Suresi 7

“Mescidler Allah’ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.”

Cin Suresi 18

Soru: Zamanımızda İslam aleminde yaygın olan şirk çeşitlerinden örnekler verir misiniz?

Cevap: Kabirler etrafında tavaf, Allah’tan başkası adına kurban kesmek, şarkıcı veya dansçılara ibadet etmek, İslam ve Müslüman ile alay etmek v.b.

Bir Müslüman kâfirlere karşı nasıl davranmalıdır?

−Onları Allah-u Teâlâ’ya ve dinine davet eder, onların hidayete ermelerini sever.

−Şayet barış içinde yaşıyorsalar onları kendi hallerine bırakır. Fakat onların tutmuş oldukları yolu kötü görür. Onların bayramlarını kutlamaz, onların ibadetlerinde hazır bulunmaz. Daima onların hak yol üzerinde olmadıklarını onlara vurgulamaya çalışır.

−Şayet Müslümanlarla savaşırlarsa onlarla Allah’ın dini hâkim oluncaya kadar Allah yolunda cihad eder. Bunlara komünistler ve putçular da dâhildir. Onlar Arap yarımadasına yerleşemezler ve onlar küfürlerinde ısrarlı oldukları müddetçe orada uzun müddet asla durdurulamazlar.

Şayet evlat Müslüman, baba kâfir olursa durum ne olur?

Bu durumda çocuk babasına bu dünyada iyilikle muamele eder. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Eğer onlar (anne-baban) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme, onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy.”

Lokman Suresi 15

“Allah’a ahiret gününe inanan bir toplumun babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa Allah’a ve rasulüne düşman olanlarla dostluk ettiklerini göremezsin.”

Mücadele Suresi 22

Oğul babasına ve annesine iyilikte bulunmalı, onlara en güzel şekilde hizmet etmeli, onların ihtiyaçlarını gidermeli, onlara ikramda bulunmalı, onların şirki inançlarına razı olmamalı ve onları bu batıl inançlardan sakındırmalı, usanmadan, yılmadan onları İslam’a çağırmalıdır.

Soru: Bir kişinin İslam’ın hak din olduğunu bildiği halde öldürülme, aile tarafından dışlanma, işinden olma gibi korkuları İslam’a girmemek için özür olarak görmesi kendisine caiz midir?

Cevap: Caiz değildir. Fakat kendisine büyük bir zarar gelmesinden korkarsa, Müslüman olup Müslümanlığını saklayabilir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Dinde zorlama yoktur. Artık doğruluk ile eğrilik birbirinden ayrılmıştır.”

Bakara Suresi 256

“Kalbi imanla dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka.”

Nahl Suresi 106

Soru: Allah’ın emrettiği en büyük şey ve yasakladığı en büyük şey nedir?

Cevap: Allah’ın emrettiği en büyük şey tevhiddir. Yine Allah’ın yasakladığı en büyük şey de O’na ortak yani şirk koşmaktır. Bunun delili Allah-u Teâlâ’nın şu ayetidir:

“(Sadece) Allah’a ibâdet ediniz, O’na (kesinlikle) ortak koşmayınız.”

Nisa Suresi 36

Soru:Tevhidi tarif et ve çeşitlerini sayarak bunları kısaca açıklayınız?

Cevap: Tevhid, ibadeti sadece Allah’a yapmaktır.

Tevhid üç çeşittir:

1) Rububiyet Tevhidi:

Yaratıcının, rızık vericinin, kâinatta, bütün işlerde yegâne tasarruf sahibi olanın sadece Allah-u Teâlâ olduğunu bilmek ve buna iman etmektir. Tevhidin bu türünü müşrikler kabul etmişler fakat bu durum onların İslam‘a girmeleri için yeterli olmamıştır. Çünkü tevhid bir bütündür parçalanamaz. Bir kişinin İslam’a girebilmesi için tevhidi bütün çeşitleri ile kabul etmesi lazımdır. Bunun delili şu ayettir:

“Onlara (müşriklere), onları kimin yarattığını sorsan; Allah diyeceklerdir.”

Zuhruf Suresi 87

2) İsim ve Sıfatlar Tevhidi:

Allah’ı, kendisi için kitabında zikrettiği yine O’nun Rasulü’nün sünnetinde beyan etmiş olduğu sıfatlarla, büyüklüğüne ve celâline uygun bir şekilde vasıflandırmaktır. Bu tevhidi bazı müşrikler kabul etmiş bazıları da inatla inkâr etmişlerdir.

3) Ulûhiyyet Tevhidi:

Bu tevhid; sevgi, korku, rica, tevekkül, dua vb. ibadetin her çeşidini sadece Allah’a için yapmaktır. Bu tevhid müşriklerin inkâr ettikleri bir tevhittir.

Soru: Uluhiyyet tevhidinin rükünleri kaçtır ve bunlar nelerdir?

Cevap: Uluhiyyet tevhidinin rükünleri ikidir. Sâdık olmak ve ihlas. Sadık olmak kişinin inandığı değerleri kalbi, dili ve ameli ile tasdik etmesidir. İhlâs ise; ibadetlerde Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmadan ibadetleri sadece Allah’ın için yapmaktır.

Soru: İnsanın bilmesi gereken üç temel inanç nedir?

Cevap:

1) Kulun rabbini bilmesi.

2) Kulun dinini bilmesi.

3) Kulun, Nebisi yani Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i bilmesi.

Soru: Rabbin kimdir?

Cevap: Rabbim beni ve bütün alemi nimetlendiren Allah’tır. O benim ilahımdır. O’dan başka ilah yoktur. Bunun delili Allah’ın şu ayetidir:

“Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.”

Fatiha Suresi 2

Soru: Allah’ı nasıl biliriz?

Cevap: Allah’ın mahlûkâtına bakıp bunları düşünerek biliriz. Bu düşünce O’nu bilmeyi, O’nun sultanlığının büyüklüğünü, O’nun kudretinin, hikmetinin ve rahmetinin kemaliyetini bilmeyi sağlayacaktır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Göklerin ve yerin hükümdarlığına, Allah’ın yarattığı her şeye bakmadılar mı?”

A’raf Suresi 185

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim olanlar için gerçekten açık ibretler vardır.”

Âl-i İmrân Suresi 190

Allah’ın ayetleri olan vahyi incelediğimiz zaman, Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.”

Nisa Suresi 82

Allah-u Teâlâ mü’minin kalbine öyle his verir ki sanki o mü’min O’nu gözüyle görüyor gibi olur. Bunun içindir ki Nebimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine ihsanın ne olduğu sorulunca şöyle buyuruyor:

“İhsan; sanki görüyormuşsun gibi Allah’a ibadet etmendir! Kuşkusuz ki, her ne kadar sen Allah’ı görmüyorsan da, Allah seni muhakkak ki, görür.”

Müslim 8/1, Buhari 1/203

Soru: Dinin nedir?

Cevap: Dinim İslam’dır.

Soru: İslam nedir?

Cevap: İslam, Allah’ı birleyerek O’na teslim olmak ve O’na itaat ederek boyun eğmektir.

Soru: Dinin mertebelerini sayınız?

Cevap: Din üç mertebedir. İslam, iman ve ihsan.

Soru: İslam’ın şartlarını sayınız?

Cevap: İslam’ın şartları beştir. Allah’tan başka ilah olmadığına, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in onun kulu ve Rasulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve hacca gitmek.

Buhari, Müslim

Soru: İmanı tarif ediniz, imanın şartlarını ve şubelerini zikrediniz?

Cevap: İman kelime olarak tasdik etmek manasına gelmektedir. Istılah yani kullanımdaki manası ise; dil ile söylemek, kalb ile tasdik etmek ve vücut azaları ile inanılanları amel sahasına dökmek manasına gelmektedir. İman, Allah’a itaat ile arttığı gibi ve O’na isyanla azalır.

İman yetmiş küsür şubedir. En yükseği “La ilahe illallah” sözüdür, en düşüğü insanlara eza veren bir şeyi yol üzerinden kaldırmaktır.

İmanın şartları altıdır: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, nebilerine, ahiret gününe ve kaderin hayırlısının da şerlisinin de Allah’tan geldiğine iman etmek. Bunların delili şu ayetlerdir:

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve nebilere inanır.”

Bakara Suresi 177

“Biz her şeyi bir kader ile yarattık.”

Kamer Suresi 49

Soru: İhsan nedir?

Cevap: İhsan, Allah’a O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Şayet sen O’nu görmesen de O seni görmektedir. Bunun delili meşhur Cibril hadisidir ve Allah-u Teâlâ’nın şu ayetidir:

“Çünkü Allah (kötülüklerden) sakınanlarla ve daima güzel amel edenlerle beraberdir.”

Nahl Suresi 128

Soru: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bize göstermiş olduğu hayır ve bizi sakındırmış olduğu şer nedir?

Cevap: Hayır tevhiddir ve Allah’ın sevip razı olduğu bütün işlerdir. Şer, şirktir ve Allah’ın kötü görüp sakındırdığı bütün işlerdir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bizlere beyan etmediği hayırlı bir iş kalmamıştır ki; bu işlerin en büyüğü tevhiddir. Yine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bizi sakındırmadığı bir kötülük kalmamıştır ki; bunların en büyüğü şirktir.

Soru: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kimlere gönderilmiştir? Delilini söyleyiniz.

Cevap: Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bütün insanlara cinlere gönderilmiştir. Allah-u Teâlâ ona itaat etmeyi bütün insanlara ve cinlere farz kılmıştır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“(Rasulüm) de ki; ey insanlar ben sizin hepinize gönderilen Allah’ın elçisiyim.”

A’raf Suresi 158

Soru: Allah-u Teâlâ niçin elçiler göndermiştir? İlk gönderilen elçi ve son gönderilen elçi kimlerdir?

Cevap: Allah-u Teâlâ elçilerini müjdeleyici ve uyarıcı olarak göndermiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Müjdeleyici ve sakındırıcı olarak Nebiler gönderdik ki insanların Nebilerden sonra Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın.”

Nisa Suresi 165

Nebilerin ilki Nuh (Aleyhisselam), sonuncusu Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir. Bunun delili Allah-u Teâlâ’nın şu ayetidir:

“Biz Nuh’a ve ondan sonra gelen Nebilere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik.”

Nisa Suresi 163

Buhari ve Müslim’de yer alan şefaat hadisinde Allah’ın Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“İnsanlar Nuh’a gelirler ve ona şöyle derler:

−Sen Allah’ın, yeryüzü ehline gönderdiği ilk elçisin…”

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Rasulü ve Nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”

Ahzâb Suresi 40

Soru: Allah-u Teâlâ bütün ümmetlere ayrı ayrı elçi göndermiş midir? Göndermiş ise niçin göndermiştir?

Cevap: Evet, göndermiştir. Allah-u Teâlâ’nın ilk gönderdiği Nebi, Nuh (Aleyhisselam)’dır. Son gönderilen Nebi ise Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir. Bu ikisinin arasında birçok Nebi gönderilmiş olup bunlar gönderildikleri kavimlere sadece Allah’a ibadet yapmayı emretmişler ve onları tağutlara kulluk etmekten sakındırmışlardır.

İnsanların bahane uydurmamaları için onlara, rasuller ve onların getirdikleri dinler aracılığı ile gerekli uyarılar yapılmıştır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Andolsun ki, biz Allah’a kulluk edin Tağut’tan sakının diye emretmeleri için her ümmete bir Nebi gönderdik.”

Nahl Suresi 36

Allah-u Teâlâ başka bir ayette şöyle buyuruyor:

“Her millet için mutlaka bir Nebi bulunmuştur.”

Fatır Suresi 24

Bu Nebilerin hepsi insanları Allah’a ibâdet etmeye davet etmişler ve onları şirkten sakındırmışlardır.

Soru: Tağutu tarif ediniz?

Cevap: Kulun ibâdet ettiği Rabbi, tâbî olduğu ve itaat ettiği kişi konusunda haddini aşmasıdır.”

Soru: Tağutlar kaçtır?

Cevap: Tağutlar çoktur. Fakat başlıcaları şunlardır:

1) İblis Allah’ın lâneti üzerine olsun.

2) Allah ile beraber kendisine ibâdet edilen veya Allah’tan başka ibadet edilip de kendisinin de bu duruma razı olan kişidir.

3) Kendisine ibadet edilmeye çağırarak kendisinin yüceltilmesini ve büyütülmesini kabul eden kişi. Firavun gibi.

4) Gaybî ilimleri bildiğini iddia eden kişi. Müneccim, arraf, sihirbaz ve kâhin gibi.

5) Allah’ın indirdiği hükümler dışında başka bir hükümle hükmetmek.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kim Allah’ın indirdiği hükümle hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.”

Maide Suresi 44

“Kim Allah’ın indirdiği hükümle hükmetmezse işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.”

Maide Suresi 45

“Kim Allah’ın indirdiği hükümle hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir.”

Maide Suresi 47

“Yoksa onlar cahiliye idaresini mi istiyorlar? İyi anlayan bir topluma göre hükümranlığı Allah’tan daha güzel olan kim vardır?”

Maide Suresi 50

Şayet hükümdar Allah’ın yasakladığı bir şeyi yaparken bu bu şeyin helal olduğunu veya kendi hükmünün İslam’ın hükmünden daha iyi olduğunu veya kendi hükmüne eşit olduğunu veya Allah’ın hükmüyle bu asırda hükmedilemeyeceğini düşünürse bu durumda o hükümdar kâfir olur.

Tağutları inkâr etmek ve Allah’a iman etmektir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa, kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır.”

Bakara Suresi 256

Tevhidin manası da budur. Allah’ın Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“İşlerin başı (en önemlisi) İslam’a girmektir ve İslam’ın direği namaz zirvesi ise Allah’ın Yolunda cihad etmektir.”

Buhari 1179, Müslim 30

Allah’a iman: O’nun varlığını, birliğini, rabliğini, isimlerini, sıfatlarını ve ibadet edilmeyi sadece O’nun hak ettiğini kabul ve tasdik etmektir.

Tağutları inkâr ise: Putları ve putlara ibadeti terk etmek, onlara kesinlikle ihtiram göstermemek, onlara hürmet göstermeye sebep olacak her türlü şeyden uzaklaşmak, kâhin ve sihirbazlardan uzaklaşmak demektir.

Ayette geçen “sağlam kulp” ibaresinden kasıt tevhid kelimesi “La İlahe İllallah”dır.

Soru: İslam şeriatında ibadetin manası nedir?

Cevap: İbadet, Allah-u Teâlâ’nın razı olup sevdiği bütün sözleri, gizli ve açık bütün amelleri kapsayan genel bir sözdür.

Soru: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.”

İsra Suresi 23

Bu ayeti açıklayınız.

Cevap: Hiç bir ortağı olmayan Allah-u Teâlâ sadece kendisine ibadet edilmesini ve kişinin çocuklarında çok büyük hakları olduğu için, müşrik dahi olsalar anne-babaya daima iyilikle muamele etmeyi emretmiştir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onlarla dünyada çok iyi geçin.”

Lokman Suresi 15

Soru: Muaz (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Allah’ın kulları üzerindeki hakkı sadece O’na ibadet etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakları ise kendisine şirk koşmayanlara azap etmemesidir’ buyurdu.”

Buhari, Müslim

Allah’ın kullar üzerindeki hakları ile kulların Allah üzerideki hakları arasındaki fark nedir? Bu hadisten istifade edilecek noktalar nelerdir?

Cevap: Allah’ın kullar üzerindeki hakkı kulların yerine getirmek zorunda oldukları bir borçtur. Kulların Allah üzerindeki hakları ise Allah’ın kullarına olan bir fazlı ve ihsanıdır yani iyiliğidir.

Hadiste sadece Allah’a ibadet edilmesinin gerekliliği, Yüce Allah’ın kullarına olan rahmetinin genişliği ve onlara olan fazlı ve keremi anlatılmaktadır.

Soru: Tevhidin bazı faziletlerini zikrediniz?

Cevap:

1) Kalpte nohut tanesi kadar da olsa bir tevhid inancı varsa bu tevhid o kişinin cehennemde ebediyen kalmasını önler. Şayet tevhid kemale ermişse bu durumda bu tevhid o kişiyi ateşten tamamen korur.

2) Tevhid olmadığı takdirde amellerin kemale ermesi ve kabul edilip sevaba dönüşmesi mümkün değildir.

3) Allah-u Teâlâ tevhid ehli olanları dünyada muzaffer, izzetli ve şerefli kılacağını, onlara doğru yolda olmayı bahşedip onların sıkıntılarını gidereceğini vaat etmiştir.

4) Allah-u Teâlâ imanı olgunlaşmış tevhid ehli kullarının başından dünyada ve ahirette karşılaşabilecekleri sıkıntı ve kötülükleri onların başlarından uzaklaştırıp onlara güzel bir hayat bahşedecektir.

Soru: Tevhidî bir inanç nasıl gerçekleşir ve böyle bir inancın karşılığı nedir?

Cevap: Tevhidî bir inanç, onu her türlü şirk, hurafe ve bidatlerden temizlemekle, günah olan fiil ve sözlerden uzaklaşmakla, bu inancı iyi tanıyarak onunla gereği gibi amel etmekle gerçekleşir ve bunun karşılığı da sorgusuz- sualsiz, hiçbir azap görmeden cennete girmektir.

Soru: Her birinin tariflerini yapmak üzere şirk çeşitlerini belirtiniz.

Cevap: Şirk iki çeşittir:

1) Büyük Şirk: Kişinin ibadette Allah’a ortak koşmasıdır. Kişi Allah’tan başkasına yalvarır, O’ndan başkasından yardım diler, O’ndan başkasından korkar ve O’ndan başkasını daha çok sever veya herhangi bir tür ibadeti O’ndan başkasına yapar. Bu tür bir şirk koşarak müşrik olmuş kişiye Allah cenneti haram kılmıştır, o kişinin yeri cehennemdir.

2) Küçük Şirk: İnsanı büyük şirke götüren her türlü söz, fiil ve davranıştır. Allah’tan başkası adına yemin etmek, ibadetlerde gösteriş yapmak ve ibadetleri sadece Allah’a has kılmamak gibi.

Soru: Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah’a ortak koşan da gerçekten büyük bir günah işlemiştir.”

Nisa Suresi 48

Bu ayeti açıklayarak bu ayetten istifade edilenleri özetle belirtiniz.

Cevap: Allah-u Teâlâ bu ayette kendisini müşrik olarak karşılayan bir kulunu asla bağışlamayıp bunun haricindeki günahlarda dilediğini bağışlayacağını bildirmektedir. Ayet, şirkin günahların en büyüğü olduğunu belirtiyor. Çünkü Allah-u Teâlâ dünyada iken şirkten tevbe etmeyenlerin bu günahını af etmeyeceğini belirtiyor. Yine Allah-u Teâlâ bu ayette şirk dışındaki günahları dilediği için bağışlayacağını belirtiyor. Bütün bunlar kulların şiddetle şirk koşmaktan kaçınmalarını gerektirmektedir.

Soru: Riya nedir? Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), ashabının bu günaha düşmelerinden neden korkmuştur?

Cevap: Riya ru’ye kelmesinden türemedir. Riya, bir insanın salih amellerini ibadet kastı olmaksızın veya ibadet niyetiyle birlikte başkalarına gösteriş için yapmasıdır. Allah’ın Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ashabının riyaya düşmesinden korkmuştur!

Çünkü riya kötülüğü emreden nefsin arzularına uygun bir durumdur. Bu durum genelde insanlara hoş gelir. Aynı zamanda riyanın insanlara bulaşması çok kolay ve gizlidir. Şeytan özellikle meth edilmeyi seven kişileri, gizli yollarla riyaya sürükler. Riya küçük şirktir! Zira riya gecenin karanlığında siyah karıncanın, siyah bir taşın üzerinde yürümesinden daha gizlidir.

Soru: Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim, Allah’a şirk koşar, Allah ile birlikte başkasına da dua eder veya Allah’a eş koşmaya davet eder de bu hal üzerine ölürse ateşe girer!”

Buhari 1238

Bu hadisi açıklayınız?

Cevap: Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözüyle, Allah’a şirk koşan kişilerin tevbe etmeden bu hal üzere ölenlerin ateşe gireceklerini haber vermektedir. Dua kelimesi hem asıl manasında hem de şirke çağırma manasında kullanılmıştır, hadisteki manası ise her hangi bir ibadeti Allah’tan başkasına yapmaktır. Nid kelimesi benzeri ve misli manalarına gelmektedir.

Soru: Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim, Allah’ı, O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan karşılarsa, cennete girer. Kim de Allah’ı, O’na şirk koşarak karşılarsa ateşe girer!”

Müslim 93

Allah’ı karşılamak ne demektir? Hadisteki olumsuzluk eki neyi ispat ediyor?

Cevap: Allah’ı karşılamak O’nunla yüzyüze gelmektir. Bu karşılaşma kıyamet günü olacaktır. Olumsuzluk eki fiilin zıttını isbat etmektedir. Şirkin zıttı da tevhittir. Yani tevhid inancıyla Allah’ı karşılayan cennete girecektir.

Soru: İslam’a davet etmenin hükmü nedir? Davetçi bu davete öncelikle neyden başlar?

Cevap: İslam’a davet etmek bütün müslümanların üzerine farzdır. Davetçi davetine öncelikle tevhidden başlar; çünkü tevhid farzların en büyüğüdür ve bütün amellerin temelidir. Zira ameller doğru bir tevhidî inanç olmadan asla kabul edilmez.

Tevhid, en büyük fıkıhtır. Buna delil ise Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Muaz (Radiyallahu Anh)’a söylediği şu sözdür:

“Onları ilk olarak çağırdığın şey Allah’tan başka hak ilah olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Rasulü olduğuna iman etmeleri olsun.”

Müslim 1/53

Soru: Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Kim, La ilahe illallah der, Allah’tan başka ibadet edilen şeyleri inkâr ederse, onun kanı ve malı haramdır! Onun hesabı Allah Azze ve Celle’ye aittir.”

Müslim

Bu hadiste Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) can ve malın haramlığını neye bağlamıştır?

Cevap: İki şeye bağlamıştır:

Birincisi: Bilerek, inanarak, ihlâsla, kalpten, sevgi ile La ilahe illallah demeye.

İkincisi: Allah’tan başkasına ibadet edilen put, tağut ve diğer şeyleri terk etmeye.

Soru: Kim, La İlahe İllallah derse sözünden kasıt nedir?

Cevap: Yani kim bu sözü, manasını bilerek, gereğini yerine getirerek ve içerdiği manaya gönülden inanarak söylerse demektir.

Soru: Allah’tan gayrı ibadet edilen şeyleri inkâr ederse sözünden kasıt nedir?

Cevap: Yani kişinin, Allah’tan gayrı ibadet edilen putlar, melekler, Nebiler ve salih kişiler gibi diğer şeyleri inkâr etmesi, onlara ibadet etmekten uzaklaşması kast edilmektedir. Bu sayılanlar, kâfirler tarafından kendi rızaları olmadan ibadet etmişlerdir. Çünkü Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Allah; Ey Meryem oğlu İsa! İnsanlara, beni ve annemi, Allah’tan başka iki ilah edinin diye sen mi dedin diye buyurduğu zaman…”

Maide Suresi 116

Başka bir ayette Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O size melekleri ve Nebileri rabler edinmenizi emretmez.”

Âl-i İmran Suresi 80

Soru: Malın ve canın haram olması ne demektir?

Cevap: Yani onun malını almak, kanını akıtmak, Müslümanlara helal olmaz! Zira o kişi Müslüman hükmüne girmiştir ve İslam onun can ve malını ve diğer haklarını korumuştur.

Soru: Hesabı Allah’a aittir ne demektir?

Cevap: Yani, kendi diliyle kelimeyi şahadeti getiren kimsenin hesabı Allah’a aittir; şayet sözünde doğruysa Allah onu cennetle mükâfatlandıracaktır. Ama kişi, sözünde yalancıysa, Allah onu cehennem ile cezalandıracaktır.

Dünyada kişinin zahirine göre hükmedilir. Zira gizlilikleri bilen Allah’tır. Fakat bir kişi had cezasını gerektiren bir fiil yapmışsa bu kelimeyi dese de kendisine had cezası uygulanarak öldürülür. Evli olduğu halde zina eden veya bilerek adam öldüren kişi gibi.

Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“(Kur’an ve Sünnet dışındaki) rukye (okuyuş), muska ve nazarlık şirktir!”

Ahmed bin Hanbel Müsned, Ebu Davud

Abdullah ibni Ukeym (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kim bir şey takarsa (nazarlık) takmış olduğu şeye havale edilir!”

Ahmed bin Hanbel Müsned, Tirmizi

Soru: Ruka’yı (okumayı) tarif ederek hükmünü belirtiniz?

Cevap: Ruka, rukye kelimesinin çoğuludur. Sara ve humma gibi hastalıklara yakalananların bu hastalıklardan kurtulmaları için okunan şeylerdir. Bu aynı zamanda azîme olarak da isimlendirilir.

Azîme, şirkî sözlerden uzak olup içinde şu üç şartı bulunduran okuyuşlardır.

1) Okunan şeylerin Arapça veya başka bir dilde manası bilinen meşru dualardan olması.

2) Allah’ın kelamıyla veya Allah-u Teâlâ’nın isim ve sıfatları ile olması ya da Allah’ın Rasulünün kelamı ile olması.

3) Tesirin direk olarak okunan şeylerden gelmediğini, fakat Allah’ın takdiri ile olduğuna inanılması.

Bunun haricindeki okuyuşlar, asla ve asla caiz değildir. Bir kişinin, insanlara faydalı olabilmek için bu okuma işine bütün vaktini ayırması ve bu işten ücret alması caizdir. Hasta olan kişi şifa bulma kastıyla kâhinlere, müneccimlere, hurafecilere, bidatçilere ve sihirbazlara götürülmemelidir!

Okuma işinde kayıt cihazları, ses yükselticiler veya telefon kullanılmamalıdır. Zira bu gibi şeyler selefi salihinden varid olmamıştır. Bu yapılan bir ibadettir ve ibadetlerde Allah’ın Rasulünü ve onun güzide sahabelerinin onun getirdiği bu dini tatbik şeklini eksik ya da fazla tutmadan esas almak gerekmektedir. Zira bu şirke ve bidatlere yol açacak gelişmeleri önleyecektir.

Soru: Nazarlığı tarif ederek takılmasının hükmünü belirtiniz?

Cevap: Genellikle çocuklara, hayvanlara ve taşıtlara nazardan koruması için takılan nazar boncukları, çeşitli ipler ve muskalara verilen isimdir. İslam, nazarlık takmanın batıl olduğunu bildirerek bu işi yasaklamıştır. Çünkü gelecek bir zararı def edecek olan ancak ve ancak Allah-u Teâlâ’dır!

Soru: Sihirbaz ve Kâhin ne demektir?

Cevap: Sihirbaz, sihir yaparak batılı hak suretinde gösteren kişidir.

Kâhin, gaybı bildiğini iddia eden kişi.

Soru: Kaç çeşit küfür vardır?

Cevap: İki çeşit küfür vardır.

1) Büyük küfür,

2) Küçük küfür.

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Allah (ibret için) bir ülkeyi örnek verdi. Bu ülke güvenli, huzurlu idi; ona rızkı her yerden bol bol gelirdi. Sonra onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah’da onlara, yaptıklarından ötürü açlık ve korku sıkıntısını tattırdı.”

Nahl Suresi 112

Büyük küfür insanı dinden çıkartır, küçüğü ise büyüğüne bir vesiledir.

Soru: İslam’dan çıkaran şeyler nedir?

Cevap: Âlimler İslam’dan çıkaran şeyler konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Bazıları İslam’dan çıkaran seksene yakın madde saymışlardır. İslam’dan çıkartan şeylerin en önemlileri şunlardır:

1) Allah’a şirk koşmak,

2) Sihir yapmak,

3) Allah’tan veya Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den gelen herhangi bir şeyi inkâr etmek,

4) Allah’ın indirdiği hükümlerden başkası ile bu verilen hükmün helal olduğunu düşünerek hükmetmek,

5) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in getirmiş olduğu bir şeyle alay etmek,

6) Müslümanların azalmasına sevinmek,

7) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in getirmiş olduğu bir şeyden buğuz etmek,

8) Kâfirleri dost edinip onları sevmek,

9) Başkalarının yolunun, Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinden daha iyi olduğuna inanmak.